Shabaka Hutchings on yılı aşkın bir süredir, artık müzik tarihinde açılmış yeni bir yol olduğu kesinleşmiş Londra caz sahnesinin en önemli figürlerinden biri olmayı sürdürüyor. Tabii eğer Gilles Peterson’ın kabul ettiği gibi en önemlisi değilse. 2013’ten beri çift davullu, tubalı caz dörtlüsü Sons of Kemet’in, 2016’dan beri ise bol elektronikli saykodelik caz funk üçlüsü The Comet is Coming’in liderliğini yürütüyor, ki bu iki grup yeni Londra sahnesinin en popüler üç grubundan ikisi, lokomotifleri.
Caz, Eric Hobsbawm’ın daha 80’lerde ilan ettiği üzere “ölülerin müziği” idi. Dinleyiciyi çekecek yıldızların hayatta dahi olmaması nedeniyle icracı ve dinleyicinin bir araya gelememesi sonucu müzik yok olma emareleri gösteriyordu. Hutchings ve tüm dostlarının Londra’dan başlayarak müzikleriyle tüm dünyada konser salonlarını doldurmaya başlaması Hobsbawm’ın aynı yazısının sonundaki kehanetini gerçekleştirdiği için çok değerli: “Caz kendisine uygun tasarlanmamış ve kendisini hak etmeyen bir toplumda sıradışı bir hayatta kalma ve yenilenme gücü sergilemiştir.” Bu zaman içerisinde Londra sahnesinden yükselen her yeni yeteneğe verdiği destekle de bu yenilenme gücünü besleyen Hutchings, 2023 sonunda açıkladığı üzere saksofonunu duvara asıp dünyanın farklı bölgelerinin flütleriyle kendi yolunu, sesini yeniden bulmaya, yaratmaya karar verdi ve bu karar bizi Shabaka ismiyle yayınladığı ilk albümü Perceive Its Beauty, Acknowledge Its Grace’e getirdi.
Albümün açılışını Jason Moran’ın piyanosuyla yapan “End of Innocence”da Shabaka masumiyetin cenazesini klarnetinin hüzünlü melodisiyle kaldırıyor. “As the Planets and the Stars Collapse”de müzisyenin nefesi iki yıl önce Japonya’da kestiği bambu ağacından yaptığı shakuhachi enstrümanı aracılığıyla hayat bulurken, Brandee Younger’ın arpıyla Miguel Atwood-Ferguson’un yaylılarının yarattığı sonsuzluk hissi içinde tekinsize doğru yol alıyor. Moses Sumney’nin benzersiz sesiyle büyülediği “Insecurities”i takip eden “Managing My Breath, What Fear Had Become”da flütler, Saul Williams’ın okuduğu şiirin içine nüfuz edip diğer tüm enstrümanları uçmaya davet ederken, “The Wounded Need to Be Replenished” synth’lerin ve arp melodilerinin yarattığı ses denizinin içinde kendi yolunu arıyor. El çırpmalar ve kontrbas melodisiyle yüksek ritmli “Body to Inhabit” üflemelilerin sayısının giderek çoğaldığını hissettirirken, Elucid’in rap’inin taşıdığı ilk yarısında albüm başka bir yöne, rap’in bitişinin ardından da çok uzakta başka bir yöne seyrediyor.
Saksofona veda için verdiği son iki konserden ilkini Pharoah Sanders’ı anmaya ayıran Shabaka, albümün ikinci yarısını Sanders’ın kaydettiği son albümün ortaklarından olan Floating Points ile açıyor. Albümün organik dünyasının içinden daha ilk saniyesinde duyduğumuz synth’lerle bizi çıkaran “I’ll Do Whatever You Want”, sanatçının kendi ifadesine göre (bir kısmına Andre 3000’ın nefes verdiği) on farklı üflemeliyle açılıp genişlerken, ikinci yarı gitar, perküsyon, baslar ve gizli ambient üstadı Laraaji’nin sesleriyle karanlığa sürükleniyor. Bu karanlıktan hemen çekip çıkaran “Living”, içinden ışık yayıyormuş gibi tınlayan ezgisiyle açılıp sonuna kadar aynı melodiyi tekrar ederken, sahneyi Eska’nın çıkardığı sayısız sese ve vokallerine bırakıyor, yaylıların katılımıyla yüksek bir ruh haline ulaşıyor. “Breathing”, Shabaka’nın eski günlerinde imzası haline gelmiş ve bu albümde rastlamadığımız güçlü üflemeli keskin stilini ve saksofon sesini barındıran tek parça ve enstrümana resmi bir veda gibi. Albümün bütün unsurlarını barındıran kapanış parçası “Song of the Motherland” ise ismini, şiirini ve sesini müzisyenin babasının 1985’te kaydettiği şiir albümünden alıyor.
Alice Coltrane’den Pharoah Sanders’a, Charles Mingus’dan John Coltrane’e, önceliğini deneyselliğe vermiş ve kataloğunu bir başlığa indirgemek gerekirse spiritüel cazla anılan Impulse! etiketiyle yayınlanan albümde Batılı olmayan ana enstrümanların vurgusundaki sakinlik, stüdyoya kulaklık sokmama yoluyla bu sakinliği bozmamayı başarabilen emprovize dokunuşlarla birleşerek kusursuz bir ses örgüsüne ulaşıyor. Bu örgü, hedefine sadece yapmak istediği müzikle ulaşmak isteyen her müzisyenin karşılaştığı dinleyicisinden yalıtılma riskini taşıyor olsa da, buna cesaret eden tüm meslektaşları gibi Shabaka da muhtemelen şunu biliyor: Canlılık ve yaratcılığın yolu bu meydan okumadan geçiyor.