Philadelphia alternatif sanat dünyasının en üretken isimlerinden olan Camae Ayewa, Moor Mother mahlasıyla 2016’da yayınladığı ilk albümü “Fetish Bones”un açılış şarkısında; 1866 Memphis ayaklanmaları, Bolşevik devriminin Birleşik Devletler’de yarattığı panikle 1919’da gerçekleşen Kızıl Yaz ve yakın dönemde yaşanan Ferguson isyanlarını çizgisel olmayan bir tarihsel perspektifle ele alıp, ikinci şarkının hemen başında “Yakında… Çok yakında / Kralı öldüreceğiz” diyerek devrimci karakterini ortaya koymuştu. Bu karakter sanatçının müzikal tercihlerine de yön vermiş, free cazın atonalitesi elektronik gürültülerle birleşmiş, bu birleşimden doğan dinamik ve çetrefilli sound, Moor Mother’a dair söylenecek her şeyin merkezinde bulunan, direktliğini Saul Williams ve Rage Against the Machine’den miras almış politik şiirinin altyapısı haline gelmişti. O tarihten bu yana, başka gruplarla kurduğu işbirliklerini de dahil ettiğimizde her yıla neredeyse en az iki albüm sığdıran Ayewa, video, heykel, sahne sanatları ve edebiyat alanlarında yarattığı eserler ve küratörlüğünü yaptığı ticari olmayan müzik festivalleri vasıtasıyla popüler kültür üzerinde özgürleştirici bir etki yaratmaya çalışıyor. Yeni albüm “Jazz Codes” da bu kısa ama zengin kariyere değerli bir ekleme.
Kayıtlar için stüdyoda geçirdiği zamandan bir yerine iki albümle çıkmayı alışkanlık haline getirmiş Moor Mother, geçen yıl yayınlanan “Black Encyclopedia of the Air” ile müziğinden, daha önce kullandığı hardcore ve endüstriyel unsurları ayıklamış, arayışlarını soul ve r&b çizgisinde sürdürmeye başlamıştı. O albümün ortaya çıkmasına vesile olan asıl eser, çığır açmış siyahi öncülere adanmış 140 sayfalık şiir kitabı “Jazz Codes”un çerçevesini belirlediği aynı adlı albüm ise bu yıl karşımıza çıktı. Prodüktör Olof Melander’in caz ve vokal sample’ları ile trip-hop ritmleri üzerinde yükseltip, canlı enstrüman kayıtlarıyla zenginleştirdiği albümün dokusu; geçen yıl L’Rain’in yayınladığı “Fatique”in çığır açan avant-garde soul’u ile Lauryn Hill’in sistemin dışına atıldıktan sonra kaydettiği “MTV Unplugged” albümündeki sohbet, rap ve şarkı söylemeyi birbirine karıştırdığı hip-hop arasında mekik dokuyor. Her biri, Mary Lou Williams, Betty Davis, Billie Holiday, Nina Simone gibi isimlere adanmış şiirler, baskılanmış siyahi kültürün ütopyasını Afrofütürizm ışığı ile ararken, tıpkı günümüz Londra’sından yükselen füzyon grupları gibi herhangi bir veya birkaç tür ile açıklanamayan, bu döneme özel ters yüz edici biçimiyle uzunca zamandır müzikte görülmeyen bir devrimde rol alıyor. En dinlenemez haliyle bir potansiyel vaadi sunan bu türden ilerici eserlerin hangisinin o potansiyeli gerçekleştirebildiğini aynı dönemde anlayabilmek zor olsa da, “Jazz Codes”un o koltuğun en büyük adaylarından olduğunu söylemek o kadar zor değil.