[Moving Up Slowly]


Fetch the Bolt Cutters by Fiona Apple, 2020


Müzikte 2010’lu yılların bilançosunu çıkaran ‘En İyi Albümler’ listelerinde, önceki on yıllara göre en ayrıştırıcı görünen husus, kadın müzisyenlerin isimlerinin bu listelerde hiç olmadığı kadar çok anılmış olmasıydı. Bunu sağlayan unsurlardan birincisi, bu yıllarda ortaya çıkan sosyal medya fenomeninin kültür medyası üzerindeki etkisi. Fiona Apple 1996 yılında henüz 19 yaşındayken çıkardığı ilk albümü “Tidal” sonrası bir ödül konuşmasında genç hayranlarına “Burası boktan bir dünya, bizi model alarak kendinizi şekillendirmeyin” diye seslenirken; sanatçıyı kapağına çıkaran Rolling Stone ropörtajın spotuna şunu yazabiliyordu: “Bir an bir gariban, sonrakinde ölümcül bir şıllık”. Apple’ın 12 yaşındayken tecavüze uğradığını, bu sebepten yeme bozukluğu ve panik ataktan muzdarip olduğunu ilk günden açık etmiş olduğunu da eklersek, hoyratlığın boyutu daha net anlaşılabilir. Bu tek kişilik “sessizlik kırıcı” dayanışma ve birliktelik çağrısı, #MeToo benzeri hareketlerden 20 yıl önce gerçekleşmişti ve ilki olmasa da en az öncekiler kadar devrimci bir denemeydi.

Diğer unsur ise müzik endüstrisinin üretim ilişkilerinde yaşanan değişiklikler. Apple’ın ’99’da çıkan ikinci albümü “When The Pawn…” satışını garanti edecek bir single barındırmadığı için neredeyse gün yüzü göremeyecekken, sanatçının sınırsız süreyle kayıt hakkını baştan aldığı 2005’te gelen üçüncü albümü “Extraordinary Machine” ise şirketle benzer çatışmalar devam ederken internete sızmıştı. Apple bundan sonraki 15 yılda plak şirketlerinin baskısından uzakta, tam yaratıcı özgürlükle sadece iki albüm yayınladı. Geçmişte kazandığı hatırı sayılır hayran kitlesiyle bu “ayrıcalığı” elde etmiş gibi görünse de, 2012 tarihli “The Idler Wheel…” müzisyen özgürlüğünün ve yaratıcılığının baskılanmaması gerektiği konusundaki ikna ediciliğiyle bu ayrıcalığı diğer müzisyenlerle paylaştı. Geride bıraktığımız on yılda bağımsız olarak kabul edilebilecek müziği icra edenlerin pazarlama becerilerine sahip olmasalar da, teknolojik imkanların gelişimiyle üretim olanaklarına ve yayın hakkına sahip olması, şirketleri yaratıcı serbestliği pazarlamaya zorladı. Bu gelişmeler, eğer kadın müzisyenler sihirli bir şekilde son on yılda öncesinden daha iyi müzik yapar hale gelmediyse, listelerdeki eşitsizliğin kırılmaya başlamasını sağladı.

Apple da, son beş yılda büyük kısmı evde GarageBand ile kaydedilen ve promosyon zorlamalarından uzakta kalabilmek amacıyla Nisan ayında dinleyiciyle buluşan yeni albümü “Fetch the Bolt Cutters”ın dördüncü şarkısı “Under the Table”da, fikirlerini görmezden gelen bir müzik şirketi çalışanına sesleniyor: “Tek derdin beni masanın altına tıkmak / Ben susmayacağım”. Farklı adreslere yönelen benzer direkt mesajlar albüm boyunca yer bulmaya devam ederken, Apple’ın söz yazımındaki ustalığı bu mesajların öncesinde ve sonrasında kullandığı metaforlar ve hikayeyi pişirmesiyle bir olunca ortaya çıkıyor. 25 yıl önce yaşanmış bir diyalogdan yola çıkıp, 10 yıl önceki bir başka deneyim vasıtasıyla o diyaloğun hatırasını başka anlamlarla donatarak yeniden tanımlıyor. Bu yeniden tanımlamalar indirgemeci olmaktan uzak, iyileştirici ve rasyonel çözümleri içinde barındırıyor. Artık içinde bulunmak istemediği sevgisizlik/nefret döngüsünden bahsettiği (“Kap getir demir makasını / Uzun zamandır buralardayım”) ve albüme ismini veren şarkıyı, Oscar Wilde’ın “Kadınlar kendilerini saldırı yoluyla savunurlar, bazen de, ani, anlaşılmaz teslim oluşlarla da saldırıya geçerler” sözünü tersine çevirerek “Sen saldırırken sakatlar, savunurken öldürürsün” dizeleriyle parlatıyor. “Newspaper”da eski sevgilisinin yeni sevgilisiyle kurduğu dostluk ilişkisinden bahsederken, “Ladies”de ise kendisinden sonra gelecek olan kadını evde bıraktıklarını kullanma konusunda cesaretlendiriyor. Her iki şarkının ortak teması kadınlar arası ilişkinin erkekler üzerinden değil, kadınlar arasında yeniden tanımlanmasına ayrılmış. Piyano, öteden beri vokalle birlikte Apple’ın müziğinin ana unsuruydu, ancak bir önceki albümden de hatırladığımız üzere yerini yavaş yavaş başka bir tetikleyiciye bırakma eğilimindeydi. Yeni albümde bu yeri alan davul ve perküsyonlar, vokalleri yeni bir yaklaşıma zorluyor, daha geniş bir alan bırakıyor ve bu alan şarkıcı tarafından sonuna kadar dolduruluyor. “Fetch the Bolt Cutters” Apple’ın sesi, sözü ve müziğinin bir araya getirilişinde dikkat çekici yeni bir yol sunuyor, bu da tüm müzik basını tarafından büyük övgülerle karşılandı ve bir kilometre taşı olarak müzik tarihinde yerini almış gibi görünüyor.