[Moving Up Slowly]


Bright Green Field by Squid, 2021


Çocuk yaşta 11 Eylül’ü “canlı” seyreden İngiliz ekip Squid’in davulcusu, söz yazarı ve vokalisti Ollie Judge, elinde, çocuk yaşta 2. Dünya Savaşı’na tanıklık etmiş Ballard’ın “Beton Ada”sı ile ilaç devi GlaxoSmithKline’ın ana merkezi önünden otobüsle geçerken gördüğü, koca binanın cam duvarlarından yansıyan gün batımı imajından yola çıkarak açılış şarkısına can verdiğinde, kendisinin yaşamamış olduğu ‘çöküş’ mirasını da müzikal ifadesine ekliyor: “G.S.K.”, 30 saniyede bir başka bir yöne evrilerek dinleyiciyi karşılarken, albümün dünyasının kulağımızın aşina olduğu seslerin yeniden sıralanarak oluşturulacağının ve bildiğimiz hikayenin bilmediğimiz şekilde yeniden anlatılacağının sinyalini veriyor. Bunu albüm boyunca sözlerle değil müzikle yapılacağını ise “Narrator” ile ilan ediyor ama bu başyapıtı sona saklayalım.

“Boy  Racers” ’70’ler sonu glam vokalleri ve art-rock gitarlarıyla kurduğu dans atmosferinin temposunu finişe yaklaşan bir araba gibi yükseltirken, şarkıda bahsi geçen rüya sekansı için yavaşlayıp, synth’lerle grid’deki gazlama seslerini yeniden yaratmaya şarkının üçte birini harcıyor. Bu efekt aynı zamanda yabancılaştırıcı bir etki de taşıyor ve bu uğraş, albümün odağa koyduğu hususlardan bir tanesi. Harika bir gitar pop şarkısı olarak açılan “Documentary Filmmaker” üflemelilerle yaptığı yumuşak girişi, anlatıcının refakatçı olarak bulunduğu hastanede belgesel çeken yönetmene olan hislerini müziğin değişimiyle anlatıyor. Uykuya dalmak üzere olduğunu anladığımız bir yavaşlama sonrasında, sentetik çarşafların verdiği rahatsızlıkla kapıldığı öfkenin ardından, sakinleşip empatiyle son buluyor. “Peel St.” şehri tehdit eden buz yığınını haber vermek üzere alarm halinde başlayan yoğun bir math rock düzenlemesine sahip. Bu yıkıcı tehdit ortadan kalkmaya yüz tutmuş, ‘özgürlük’ daha yakın görünmeye başlamışken şarkının öncekinden daha ağır bir gitar bombardımanıyla son bulması ise içinde bulunduğumuz dönemden çıkmak üzere olduğumuz şu günlerde mevcut sistemde özgürlüğün tanımını sorguluyor. Bu sorgunun üzerine gelen “Global Groove” albümün geneline hakim yüksek tempoyla karşılaştırdığımızda bir zombi yürüyüş marşı. “Televizyonda en sevdiğin savaşı aç, uykuya dalmak için” derken trompetiyle huzur verirken, anlatıyla müziğin hem en uyumlu hem de en tezat olduğu anları yaşatıyor.

“Narrator”a dönme zamanı: Martha Skye Murphy’nin vokaliyle konuk olduğu şarkı, üç gitarın aynı anda çaldığı harikulade melodiler ve synth’lerin geriden katılımı ile kendinden emin bir dans şarkısı olarak ilerlerken Murphy’nin vokalinin resme dahil olduğu anda tedirgin bir atmosfere bürünüyor. Bir tekrardan sonra, kadın vokalin geri gelmesi üzerine gitarlar, davul ve vokal çekiç gibi üzerine inerken, kadın vokal giderek yumuşuyor, synth’ler nasıl cevap vereceğini bilemezcesine kararsızlaşıyor. Erkek vokal aynı şeyleri tekrar tekrar sesini giderek yükselterek söylüyor, gitarlar tüm hışmıyla bir kamyon dolusu toprak gibi üzerine yığılırken Murphy çığlıklarla ölmeyeceğini haykırıyor ve sonunda gitarların bağırmayı kesmek zorunda kalıp erkeğin susması ve Murphy’nin (yeniden) nefes aldığını duymamızla son buluyor.

Grubun ilk albümü “Bright Green Field”de, şarkı sözleri bütünlüğü yaratan unsur olmaktan ziyade az sonra dinleyicinin etrafını kaplayacak müzikal atmosferin ipuçlarını veriyor. Albümde ortak noktaları bir araya getirdiğimizde elimizde bir dans albümü var ama bu türde bir müziğin en büyük ifade aracı olan müzikal unsurlar arası boşlukların, yüksek yoğunluklu bir elektrik gitar saldırısıyla doldurulduğuna pek rastlamadık. Türler arası bariyerlerin tek bir şarkı içerisinde paramparça olduğu cinsten bir deneyimi sınıflandırabilmek zor olsa da; hiçbir anı tahmin edilemez bu dinamik akış, bin sesin aynı anda zihnimizde döndüğü, kafamızı hangi uyarana çevireceğimizi şaşırdığımız modern zamanları, tüm katmanlarıyla ifade edebilmeyi başarabiliyor.